Aksaray Yöresel Kültürel Kamusal Kurumsal Paylaşım sitesi Aksarayın en iyi Sitesi
Üyelik Giriş Yap | Üye Ol | Şifrem Neydi | Canlı Destek Facebook
Konu Açan Ecrin Hüma
31.01.2011 19:04:25
Normal Üye
Ecrin Hüma
 
Mutlumusun :
Yazmamış
Neden :
Yazmamış
SonKararinmi :
Yazmamış

 
HÂLİD b. SAÎD 

İLk Nesilden Bir Fedâi

Kureyş'in ileri gelenlerinden bir babanın, zenginlik ve saygınlık ışıltılarıyla dolu evinde Hâlid b. Saîd b. Âs doğdu. Eğer nesebini daha fazla tanımak istiyorsanız, İbn Ümeyye b. Abdüşşems b. Abdümenaf... diyebilirsiniz.

Nur ışıltıları Mekke'nin her yanına sessizce yayılarak, Muhammedü'l-emin'in Hira dağın­dan kendisine gelen bir vahiyle döndüğü ve kullarına iletmek üzere Allah'tan bir mesaj al­dığını söylediği gün Hâlid'in kalbi bu sese ku­lak veriyordu.

Sevinçten uçmuştu; sanki bu mesajı bekli­yordu. Nur ışıltılarını adım adım takip etmeye başladı. Kavminin ileri gelenlerinin yeni dinden bahsettiklerini her duyduğunda yanlarına oturup gizli bir sevinçle onları dinledi. Ara sıra kendisi de bir şeyler duyurmak, etkilemek ve uyarıda bulunmak için bir veya birkaç kelime söylerdi.

O zaman kendisine bakana durgun ve ses­siz görünümlü bir genç gibi görünmesine rağ­men içinde söylenen şarkılar, çınlayan marş­lar, ıslık çalan borazanlar, dalgalanan bayrak­lar ve çalınan davullar olan sevinç ve hareket dolu bir karnaval vardı.

Bütün güzelliğiyle, heyecanı ve coşkusuyla bir bayram vardı içinde. 

Genç bu bayramı içinde saklar ve sırrını gizlerdi. Çünkü babası eğer onun, Muham­med'in davasına içinde böyle bir sevgi gizledi­ğini bilse, onu Abdülmenaf ilâhlarına kurban ederek, hayatına son verirdi.

Fakat iç dünya bir şeyle dolup taşmak üzere olduğu zaman onun taşmasına engel olunamaz.

Ve bir gün...

Fakat hayır... Daha gün doğmamıştı… Hâlid yarı uyanık hâlde etkili bir rüya görüyordu.

Bu gece Hâlid b. Saîd uykusunda büyük bir ateşin kenarında durduğunu, babasının iki eliyle arkasından onu ateşe doğru ittiğini, sonra Resûlullah'ın kendisine doğru gelerek, mübarek sağ eliyle onu elbisesinden tutup ateşten ve alevlerden uzaklaştırdığını gördü.

Yeni güne ne yapacağını bilerek uyandı. Hemen Ebû Bekir'in evine giderek ona rüyasını anlattı. Rüyanın açıklanmaya ihtiyacı yoktu.

Ebû Bekir ona:

"Senin için iyilik isterim. İşte Resûlullah (s.a.v.) ona tâbi ol, İslâm seni ateşten korur." dedi.

Hâlid -bu sözler üzerine- Resûlullah'ı ara­mak için ondan ayrıldı. Yerini tespit edip onu bulunca, Hz. Peygamber'e, neye davet ettiğini sordu. O da ona şöyle cevap verdi:

"Allah'ın birliğine iman eder, ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna iman edersin. Duymayan, gör­meyen, fayda ve zarar vermeyen putlara ta­pınmayı bırakırsın."

Hâlid sağ elini uzattı. Resûlullah (s.a.v.) de onun sağ elini sevgiyle tuttu.

Hâlid şöyle diyordu:

"Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Mu­hammed'in O'nun elçisi olduğuna şehâdet ederim."

Böylece içindeki bütün şarkılar ve marşlar gün yüzüne çıktı.

İçindeki o cümbüş ve karnaval özgür oldu. 

Ve haber babasına ulaştı...

Hâlid müslüman olduğu zaman kendisinden önce yalnız dört veya beş kişi müslüman ol­muştu. Öyleyse o ilk beş müslümandan biriydi.

Saîd b. Âs'ın çocuklarından biri müslüman olduğunda, bu Saîd'e göre; Kureyş tarafından alaya alınıp küçük düşmesine ve önder kişiliği­nin sarsılmasına neden olabilecek bir hadi­seydi.

Bu nedenle Hâlid'i çağırıp ona: "İlâhlarımızı alaya aldığını duyduğun hâlde sen gerçekten Muhammed'e uydun mu?" diye sordu.

Hâlid ona:

"Vallahi o doğru söylüyor, ben de ona inandım ve uydum." dedi. O anda babası onu dövmeye başladı, sonra evinde karanlık bir odaya atıp hapsetti. Böylece onu açlık ve su­suzluktan bitkin ve zayıf hâle getirmeye baş­ladı.

Hâlid ise üzerine kapatılmış olan kapının ardından onlara şöyle haykırıyordu:

"Vallahi, o doğru söylüyor ve ben de ona iman ettim."

Saîd oğluna yaptığı eziyetin yetersiz oldu­ğunu anladı. Onu Mekke'nin sıcak güneşine çıkarıp, ağır ve alev alev yanan kayalarının arasına gömdü. Üç gün boyunca, gölgelenme­sine imkân tanımadı. Ve bir damla su bile içirmedi.

Baba oğlundan ümidini kesince onu evine getirdi. Onu bir yandan güzel şeylerle ikna edip aldatmaya, bir yandan da korkutup ür­kütmeye başladı. Hâlid ise ölüm gibi ve diğer bütün tehditlere direniyor ve babasına şöyle diyordu:

"İslâm'ı hiçbir şeye değişmem. Onunla ya­şar, onun için ölürüm."

Bunun üzerine Saîd şöyle haykırdı:

"Öyleyse başımdan defolup git aptal! Lat'a yemin ederim ki, sana hiç yiyecek vermeyece­ğim."

Hâlid ona şöyle cevap verdi:

"Allah rızık vericilerin en iyisidir."

Yiyecek, içecek ve rahatlık bakımından zenginlikle dolu evden ayrıldı. Fakirlik ve yok­sulluğa gitti.

Fakat hangi zorluk?

İmanı onunla birlikte değil mi?

Yüreğinin tüm yönelişlerini ve geleceğiyle ilgili tüm haklarını koruma altına almıyor mu?

Öyleyse açlık, yoksulluk ve işkencenin ne önemi var?

İnsan kendini Muhammed'in davet ettiği hakikat gibi büyük bir hakikat ile birlikte bu­lunca, Allah'ın sahibi olup vermiş olduğu kendi nefsini kazanmış olan biri için, dünyada elde edemediği daha değerli bir şey var mıdır?

Böylece Hâlid b. Saîd, işkenceyi fedakâr­lıkla yenmeye, imanla yoksulluğun üstesinden gelmeye karar verdi.

Resûlullah (s.a.v.), müslümanlardan Habe­şistan'a hicret etmelerini istediğinde oraya gi­denlerden biri Hâlid b. Saîd idi.

Hâlid orada Allah'ın kalmasını dilediği kadar kaldıktan sonra yedinci yılda kardeşleriyle bir­likte vatanlarına döndü. O sıralarda müs­lü­man­lar, Hayber savaşını daha yeni bi­tir­miş­ler­di.

Hâlid, Medine'de yeni İslâm toplumunun içinde yaşamaya başladı. O İslâm toplumunun doğuşuna şahit olup, binasını kuran ilk beş kişiden biriydi. Hz. Peygamber'in bulunduğu bütün savaş ve olaylarda Hâlid b. Saîd en önde olanlardandı.

Hâlid, İslâm'ın ilklerinden ve doğru yolda oluşu nedeniyle sevilen ve sayılan biriydi.

O inançlarına kıymet veriyor, onları bozup bir pazarlık malzemesi hâline getirmiyordu.

Resûlullah (s.a.v.) vefat etmeden önce onu Yemen'e vali yapmıştı. 

Ebû Bekir'in halife olduğu ve ona biat edil­diği haberini duyunca işini bırakıp hemen Me­dine'ye gitti.

Ebû Bekir'in ölçülemeyecek derecede fazi­letli olduğunu biliyordu. Bununla birlikte o, hi­lafeti müslümanların içinde en çok hak edenin Haşim oğullarından biri olduğu görüşündeydi. Mesela; Abbas ya da Ali b. Ebû Tâlib gibi.

Buna rağmen Ebû Bekir onu sevmeye ve kıymet vermeye devam etti. Onu biat etmeye zorlamadığı gibi biat etmediği için de zora koşmadı. Hatta Halife, müslümanlar arasında onun hak ettiği övgü dolu sözler dışında başka bir şey söylemedi.

Sonraları Hâlid b. Saîd'in kanaati değişti. Ebû Bekir'in minberde olduğu bir günde mes­cid­deki safları yararak, ona güven ve sa­dakat dolu bir biat yaptı.

Ebû Bekir askerlerini Şam'a gönderirken Hâlid b. Saîd'i bir askerî birliğin başına getire­rek, onu kumandanlardan biri yaptı.

Fakat kuvvetlerin Medine'den hareket et­melerinden önce Hz. Ömer, Hâlid b. Saîd'in komutanlığına itiraz etti ve Halife, kararını de­ğiştirinceye kadar itirazını devam ettirdi.

Haber Hâlid'e ulaştığında şu sözlerinden baş­ka bir şey söylemedi:

"Vallahi! Ne başa geçirmeniz bizi sevin­dirdi, ne de azletmeniz bizi üzdü."

Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.), özür dilemek ve yeni tutumunun nedenini anlatmak için hemen evine gitti ve ona komutanlardan hangisiyle birlikte olmak istediğini sordu: Amcasının oğlu Amr b. Âs mı.? Yoksa Şurahbil b. Hasene mi?

Hâlid takva ve büyüklüğünü açıkça ortaya koyan bir cevap verdi:

"Amcamın oğlunu akrabalığından dolayı çok severim. Şurahbil'i ise dindarlığından do­layı çok severim."

Sonra Şurahbil b. Hasene'nin bölüğünde as­ker olmaya karar verdi. 

Ebû Bekir ordu hareket etmeden önce Şu­rahbil'i çağırıp şöyle dedi:

"Hâlid b. Saîd'e iyi davran. O senin yerinde sen de onun yerinde olup da senin kendin için tanınmasını istediğin hakkın olduğu gibi onun da senin üzerinde hakkı olduğunu bil…

Onun İslâm'daki mevkisini biliyorsun…

Resûlullah (s.a.v.) vefat ettiğinde onun va­lisi olduğunu da biliyorsun...

Önce onu başa getirdim; sonra fikrimi de­ğiştirdim. Umarım bu, dininde onun için daha hayırlı olur. Ben kimseyi komutanlıkta kıs­kanmam.

Ona komutanlardan birini seçmesini iste­dim; seni amcasının oğluna tercih etti.

Yol gösterici bir görüşe ihtiyaç duyduğun bir durum başına gelirse, ilk danışacağın, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Muâz b. Cebel ve üçüncü olarak da Hâlid b. Saîd olsun. Onlardan iyilik ve nasihat göreceksin. Sakın onlarsız tek ba­şına, gizlice kararlar alma."

Şam havalisinde "Mercüssufer" adlı yerde müslümanlarla Rumlar arasında korkunç ve şiddetli çarpışmalar olurken, o Allah yolunda şehid olanların başındaydı. O gençliğinden şehit oluncaya kadar bütün hayatını doğru bir mü'min ve cesur olarak tamamladı.

Müslümanlar savaş şehitlerini araştırırken, onun her zaman olduğu gibi güçlü, sessiz ve sakin olduğunu gördüler. Ve "Allahım Hâlid b. Saîd'den razı ol!" dediler.

Halid Muhammed Halid 


İmza

Gafil İnsan Tuhaf Bir Laf Eder. Der ki: "Yarın Olsun Şunu Yapayım." Bilmez ki, Bugün dünün Yarınıdır.

Cevap Yaz
Copyright
Bugün : 0 - 0 - 0 | Dün : 0 - 0 - 0 | Toplam : 183 - 1130 - 1313 | Üyeler : 0 - 2362 | Online : 0 - 1
Onlineler :
Neler Yaptık | Hakkımızda | İletişim | SiteMaps | Rss
2oo6-2o14 © Copyright Aksaray 68
Yazılım Tasarım
Aksaray 68

AKSARAY.TC - Bizimsite - Aksaray Bilisim - Ihlara - Aksaray Haberler- AxarayFm - siteni ekle
YASAL UYARI
Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. Sitemiz, 5651 sayılı yasada tanımlanan .yer sağlayıcı. olarak hizmet vermektedir. İlgili yasaya göre, site yönetiminin hukuka aykırı içerikleri kontrol etme yükümlülüğü yoktur. Bu sebeple, sitemiz .uyar ve kaldır. prensibini benimsemiştir. Telif hakkına konu olan eserlerin yasal olmayan bir biçimde paylaşıldığını ve yasal haklarının çiğnendiğini düşünen hak sahipleri veya meslek birlikleri, info@Aksaray.tc mail adresinden bize ulaşabilirler. Buraya ulaşan talep ve şikayetler Hukuk Müşavirimiz tarafından incelenecek, şikayet yerinde görüldüğü takdirde ihlal olduğu düşünülen içerikler sitemizden kaldırılacaktır.

Ping your blog, website, or RSS feed for Free
 

Hızlı Sohbet